1 Eylül 2013 Pazar

Türk Kahvesine ve Sana





00/00/2009;

O kadar çok girdin ki hayatıma,
o kadar çok benim oldun ki, ellerinin boşluğunu dolduramaz oldum.
Sen sanıyor musun ki senden sonra seveceğim ?
Kokunu aldım sevgilim,
dudaklarını,
Esmere yakın buğday tenini,
katran karası saçlarını,
çok sevdim,
Seni çok sevdim...
İnan ki yollar kat ettim seninle. Sensiz bir yol düşünemezdim.
Ne kadar gidersem uzağa o kadar yakındın bana.
Sanma ki arkamda bıraktım seni, sanma ki unuttum.
Gidemezdik beraber , kanardın.
Yaşattıkların diyorum gözlerim de perdesi hiç kapanmayacak. Ve bir oyunsa bu ,
traji-komik ise hele;

Avazım çıktığı kadar bağırdım
Avazım çıktığı kadar sevdim
Avazım çıktığı kadar güldüm
Avazım çıktığı kadar nefret ettim.

Senden öğrendim mesela sahiplenmeyi. Dostlarımı yanım da götürmeyi,
Yüreğimi ikiye değil birkaç parçaya bölmeyi ! sonra parçalanarak ölmeyi...
Köftenin ayransız gitmediğini,
Domateslerin ince ince doğranması gerektiğini,
Pilavın tane tane sevildiğini.

Üstelik bilirsin kahramanımdın benim. Her masal gibi sonunda bitiveren.
Yine de teşekkür ederim aşkım, mutlu oldum.
Peki duruyor mu hala omuzlarında, kelebek kılıklı masumiyetimin ansı ?
Kanatlarıma kondun sen . İçime çektim.
Büyüdümdüm ve ardından öldüm hızla.

Fal'a inanmam da !
                 ama ya tutarsa ?..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder