00/00/2009;
O
kadar çok girdin ki hayatıma,
o
kadar çok benim oldun ki, ellerinin boşluğunu dolduramaz oldum.
Sen
sanıyor musun ki senden sonra seveceğim ?
Kokunu
aldım sevgilim,
dudaklarını,
Esmere
yakın buğday tenini,
katran
karası saçlarını,
çok
sevdim,
Seni
çok sevdim...
İnan
ki yollar kat ettim seninle. Sensiz bir yol düşünemezdim.
Ne
kadar gidersem uzağa o kadar yakındın bana.
Sanma
ki arkamda bıraktım seni, sanma ki unuttum.
Gidemezdik
beraber , kanardın.
Yaşattıkların
diyorum gözlerim de perdesi hiç kapanmayacak. Ve bir oyunsa bu ,
traji-komik
ise hele;
Avazım
çıktığı kadar bağırdım
Avazım
çıktığı kadar sevdim
Avazım
çıktığı kadar güldüm
Avazım
çıktığı kadar nefret ettim.
Senden
öğrendim mesela sahiplenmeyi. Dostlarımı yanım da götürmeyi,
Yüreğimi
ikiye değil birkaç parçaya bölmeyi ! sonra parçalanarak
ölmeyi...
Köftenin
ayransız gitmediğini,
Domateslerin
ince ince doğranması gerektiğini,
Pilavın
tane tane sevildiğini.
Üstelik
bilirsin kahramanımdın benim. Her masal gibi sonunda bitiveren.
Yine
de teşekkür ederim aşkım, mutlu oldum.
Peki
duruyor mu hala omuzlarında, kelebek kılıklı masumiyetimin ansı
?
Kanatlarıma
kondun sen . İçime çektim.
Büyüdümdüm
ve ardından öldüm hızla.
Fal'a
inanmam da !
ama
ya tutarsa ?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder